Alahan Manastırı
Alahan Manastarı Hakkında
M.S. 4. ve 6. yüzyıllar arasında yoğun olarak kullanılan ve Hristiyanlar için “Hac Merkezi” olduğu düşünülen, Mersin Alahan Manastırı yapılar topluluğu, Torosların yamaçlarındaki özgün topografik konumu, zengin bezemeli iki büyük kilisesi, vaftizhanesi, sütunlu yolu, kaya mezarları, su kaynakları, hamamı ve konaklama yerleri ile Erken Hıristiyan sanatında ve Bizans Mimarlık Tarihinde önemli bir yere sahiptir.
Geniş bir alan üzerine inşa edilmiş olan Mersin Alahan Manastırı, görsel işlemeleri ve ince işçilikli taş işleri ile usta kişiler tarafından yapılmış olduğu tahmin edilen bir tarihi eserdir. Doğu ve batı kilisesi olarak farklı bölümleri bulunan manastırın batı kilisesi yıkılmıştır. Doğu kilisesinin mimarisinde ince taş işçiliği ile süslenmiş oldukça şık motiflerin yer aldığı görülmektedir. Ayrıca kilisenin farklı kısımlarında kullanılan kabartma motifler de mimariye değişik bir değer katmıştır. Genel olarak dikdörtgen bir plan üzerine kurulmuş olan tarihi yapının birçok mimari özelliği, kendinden yaklaşık 70 yıl sonra yapılmış olan Ayasofya Müzesi ile ortak özellikler göstermektedir.
Manastır Nedir?
Eskiden manastırlar, kendi mülkleri olan bir arâzî üzerinde kurulur ve bu arâziyi işleterek elde ettikleri mahsûllerle kapalı bir ekonomi içinde yaşarlardı. Manastırda başrâhibden başka çeşitli görevliler bulunurdu. Manastırlar bâzan cezâlı din adamları için nezârethâne, hapishâne olarak kullanılırdı. Orta çağda manastırların zenginliği ve kudreti artarak önemli derebeylik merkezleri hâline geldi. Başlangıçta bölge piskoposunun rûhânî yetkisine bağlı olan manastırlar, daha sonra papalığa bağlandılar.